Bugün "ses"imle "sus"umu karşılıklı oturttum. Ne varsa içlerinde döksünler ortaya. Konuşsunlar birbirlerine... Onlar uzlaşmadıkça olmayacak görüyorum. Havaya kalkmış toz bir dağılsın da netleşsin her şey yeniden. Yine, yeni, yeniden. Olması gerektiği gibi... O "an" olması gereken neyse onu daha net görebileyim diye. Neler değiştiyse, neler gidip yerlerine neler geldiyse ve gelmekteyse...
Her bakışın ardında bir öykü vardır. İki gözün, iki bakışın karşılaşmasının ardında bir yaşam var. Alınmış ortak bir soluk, düşülmüş bir uçurum, düşlenmiş bir "an"... "Düş"ünmeli neden bir araya geldi o iki can? Ses ve sus da o yüzden bir arada bugün. Oturdular karşılıklı ve bakıyorlar gözlerinin içine. Kimi zaman sözcüklerle kimi zaman suskunlukla, sessizlikte konuşuyorlar uzun uzun... Aynı "an"da buluştukları vakit çıkacak ortaya gerçek... O an"a dek bize düşen beklemek.