Tek Dozla Alıştım Sana...
Küçük dozlarla, arada bir başladım sana. İlk alışımsa ilginçti. İlk sınır ötesi operasyonda gerçekten de sınırların ötesine götürdü. Tanımsızdı. Hiç harfin kullanılmadığı, yalnızca düşündüğün... Düşünmen o düşe düşmene yetiyordu. Gizemdi o. Büyüydü, sihirdi. Evet büyüydü. Ve o ilk deneyimin ardından büyüdü. Büyürken serdi her şeyi ortaya. İçinde, dışında ne varsa sergiledi, sundu sana...
Bir defa denemişti... O keyfi, o zevki tatmıştı bir defa bünye. Şimdi artık dönüş yok. Zam"an" anlamını yitiriyordu zam"an"la. Her var / yok hızlı bir geçiş boyutlar arasında. Fark etmeden, fark ettirmeden ama içine işleye işleye, sindire sindire... Seni içime çeke çeke... Hissede hissede en derinlerimde.
Küçük dozlara başladım işte bırakamayınca. Arada bir, bir yanım seyirince bir doz; bugün senin için bir doz; almış mıydım, hissetmiş miydim dozu; seni duyumsadım mı dozu. An"ın koşusu engelliyor saymamı dozu. Bugün aşmış mıydım dozu? İyi geldi...
Tek doz, sabah bir akşam beş; bu gece yine zihnim leş! Ne mi yaptım? Şimdi koşuyorum hızla altın vuruşa...
İznin olursa, hani sen de kabul edersen diyorum. Bir süre düzenli alsam da seni sonra azaltsam mesela. Özün tadına varınca, onu hissedince yalnızca onunla devam etmek için. Yukarı çıkarken hızla o ilk fırlayışı yapmak için.
Her an bir öncekinin yaşamına son veriyor. Ve sıradakini müjdeliyor. "An"a bir süre daha alışabilmek için bir doz daha... Zam"an"ın içine gizlenmiş "an"lar ya da "an"ların bir araya gelip derlediği zam"an"... An kesin de peki ya zam"an"? Hani, nerde?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder